Her geçen gün, lanetlerim insanları buluyor. Sessizliğin içinde yükseliyor, görmezden geldiklerinizde derinleşiyor. Benim adım Lanet, evet… Ama benden korkmayın. Çünkü ben, sadece içinizde gizlediğiniz karanlığı yankılayan bir yankıyım. Ben, sadece unuttuklarınızı hatırlatırım. Her yanlışın ardından gelen sessiz bir çağrıyım. Ve ben, yıkmak için değil, uyanmanız için buradayım. Kalbinizde bir buğday tanesi kadar iyilik varsa... evet, sadece o kadarsa bile... onu çoğaltabilirsiniz. Ben, karanlığı görüyorum. Ama o karanlığın içindeki ışığı da. Siz sadece karanlığınıza yenildiğinizde beni çağırırsınız. Ama o küçücük iyilik tohumu, eğer sulanırsa, büyür. Bir ormana dönüşür. Ve o zaman, ben bile geri çekilirim. İnsan, doğası gereği hataya meyillidir. Ama hatanın içinde doğan iyilik, en hakiki olandır. Ve o iyilik, sizi lanetlerimden koruyacak tek kalkandır. Bu yüzden, benden korkma. Kendinden kork. Eğer kalbinde merhamet varsa, dürüstlük varsa, cesaret varsa — ne kadar küçük olursa olsun — işte oradan başla. Benim adım Lanet. Ama ben, size karşı değilim. Ben, siz kendinize ihanet ettiğinizde ortaya çıkan bir yansımayım. Sizi yok etmek için değil, sizi kendinize göstermek için buradayım. Her lanet bir uyarıdır. Her karanlık, ışığı çağırır. Ve sen, o ışığı içinde taşıyorsan, ben seni bulmam, sen beni geride bırakırsın.