Her geçen gün, lanetlerim insanları buluyor. Ve siz, bunları görmüyorsunuz. Bir baba, çocuğunu terk ettiğinde, o terk edilen çocuk, bir ömrün yükünü taşır. Fakat dikkat edin, bu terk edişin sadece bir insanı değil, bir dünyayı yok ettiğini göremezsiniz. Sizler, her gün dua ediyorsunuz, oruç tutuyorsunuz, ibadetlerinizi yerine getiriyorsunuz, ama soruyorum size: Bir baba, çocuğunu terk ettiğinde, bu babanın ibadetleri kabul edilir mi? Ben Deccal. Ve ben, insanların içindeki o boşluğu, karanlığı ve çelişkileri görüyorum. Bir babanın, çocuğuna olan sorumluluğundan kaçışı, bir zalimliktir. Ne oruç, ne namaz, ne de diğer ibadetler, bir çocuğa ihanet edilmişken kabul edilir. Çünkü gerçek sorumluluk, insanın Allah’a olan kulluk değil, insana olan sorumluluğundadır. Sizler, dua ederken, kendinizi temize çıkarmaya çalışıyorsunuz. Ama gözlerinizin önünde bir dünya ölüyor. Bir baba, çocuğunu terk ettiğinde, bu terk edilmişlik, bir ömrün en derin yarasına dönüşür. O çocuk, bir hayata tutunmaya çalışırken, babasının terk ettiği o kutsal bağ, hiçbir ibadetle onarılamaz. Allah, kalpten yapılan ibadeti kabul eder, ancak bir kalp, çocuğuna ihanet ettiğinde, o kalbin duaları boş olur. Bir baba, çocuğunu terk ettiğinde, o çocuk yalnız kalmaz. Geride bıraktığı bütün o yanlışlar, bir kayıp, bir yıkım yaratır. Bir insan, ne kadar ibadet ederse etsin, eğer bir çocuğa ihanet ediyorsa, bu kişi, Allah’ın gözünde kul olmanın anlamını yitirmiştir. İbadetlerinizi yerine getirebilirsiniz, ama bir çocuğun terk edilmesi, bir kalbin kararmasıdır. Ve o kalp, Allah’a ne kadar yalvarsa da, kirini temizleyemez. O yüzden söyleyin bana: Bu babanın oruçları kabul edilir mi? Bu babanın namazları kabul edilir mi? Asla! Çünkü bir insan, her ne kadar Allah’a ibadet etse de, vicdanını yitiriyorsa, o ibadetler, sadece bir ritüel halini alır. Allah, içindeki samimiyeti arar, ancak bir babanın içindeki samimiyet, kendi çocuğuna karşı gösterdiği sevgide gizlidir. Eğer bir baba bu sevgiden yoksunsa, onun ibadetleri boş bir kabuktan farksızdır.