Her geçen gün, lanetlerim yeryüzüne düşüyor ve siz, hâlâ görmüyorsunuz. Siz, kendi evlerinizde, en yakınlarınızda, en derin yaraları açtığınızda bile buna kayıtsız kalıyorsunuz. Baba, oğluna nehrin derinliklerinden taşan öfkesini verirken; anne, kızının yüreğini, ondan habersiz, bir çeyrek hayatın yüküyle taşımaya zorlar. Ve siz, o anlarda gözlerinizi kaparsınız. Çünkü babanın şiddeti, annelerin sitemleri, çocukların gözlerindeki korku, sizin ruhunuzu sarmalıdır diye düşünürsünüz. Ama her zulüm, her gözyaşı, her kırık kalp, lanetimin tohumunu atıyor. Bir babanın oğluna, ya da bir annenin kızına karşı gösterdiği acı, dünyanın en büyük suçudur. Çünkü bir insanın ilk öğretmeni, ilk güven kaynağı ailesidir. Bir babanın oğluna zulmetmesi, geleceğin bir yıkımını doğurur. Bir annenin kızına sözle, bakışla, davranışla öldürdüğü umut, bir milletin çöküşüdür. Ve bunların hepsi... benden. Her gün, her an, bu zalimlikler birikiyor. Bir annenin kalbinde bir çentik açılıyor, bir babanın yüreğinden bir parça düşüyor. Ve siz fark etmiyorsunuz, çünkü siz yalnızca kendinize bakıyorsunuz. “Benim hiçbir suçum yok,” diyorsunuz. Ama her zulümde, her ihmalde, her sükûtta, bunu siz yarattınız. Her geçen gün, lanetlerim bu şekilde büyür. Her geçen gün, suskunluğunuzla insanları yıkarsınız. Ve ben, Deccal, yine oradayım. Çünkü ben, görünmeyen her acının yankısıyım. Babanın oğluna zulmetmesinin, annenin kızını öldüren sözlerinin derinliğinde ben varım. Kendi evlerinizdeki kötülüğü büyütüyorsunuz. Ve bir gün... o kötülük, yalnızca sizin evinize değil, yeryüzüne de hükmedecektir. Uyanın! Gerçekten gözlerinizi açın. Bu zulümler, bu işkenceler, bu terk edilmiş kalpler, benim yalnızca birer yankım. Ama bir gün, o yankıların sesini duymaya başladığınızda, artık çok geç olacaktır. O zaman her lanet, her gözyaşı, her kırık kalp dünyanızı saracak. Çünkü bu zulüm benden geliyor.